9 Ekim 2014 Perşembe

14 Eylül 2014 Emidağ-Çirişli Tepesi

Çok uzun zaman olmadan dostum Hüseyin'le yine bir etkinlik planladık. Bu sefer rotamız lise eğitimimi tamamladığım Emirdağdı. Emirdağ'a yaklaşık 7 kilometre mesafedeki Hüseyinlerin köyü Tez köyüne yakın olan, dibinde Çatallı köyü bulunan Çirişli tepesine çıkmaya karar verdik. Yaklaşık 1500 metre yükseklikte olan, bu yere büyük bir heyecanla yola çıktık. Emirdağ'dan bisikletlerle Tez'e kadar geldik. Hüseyin'in ninesini ziyaret edip bisikletleri oraya bıraktıktan sonra Çirişli'ye doğru yola çıktık.  Tepeye çıkarken karşılaştığımız güzel sohbet ettiğimiz çobanlar, buz gibi suyundan içtiğimiz o güzelim çoban çeşmeleri Faruk Nafiz'in şiirini yaşattı adeta bizlere. Tepe boyunca sıklıkla bulunan kuşburnu meyvelerinden faydalandık. Özellikle kuşburnu çalılıklarının alt tarafındaki meyvelerin olmayışı daha çok üst taraflarında olması yabani hayvanların alt taraflarından yediklerinin bir belirtisiydi.    Zaten yol boyunca kimle karşılaşsak neden çıkacaksınız oraya, silahınız var mı, domuz vardır orada şeklinde sıklıkla  duyduğumuz cümleler de bunu doğrular nitelikteydi.Tam Çirişli'ye yaklaştığımızda alıç meyvesinin de bolluğuyla karşılaştık. Ne yazık ki artık öyle bir düşünce oluşmuş insanlarda. Tepeye çıkacaksınız illa bir işiniz olmalı. Öyle doğa gezisi, dolaşmak çok tatmin edici gelmiyor nedense. Velhasıl bu görüşleri  kulak ardı edip yolumuza devam ettik. Yaklaşık iki buçuk saatlik yürüyüşten sonra karşıdaki iki çobanın ''Gelin gelin'' ''domuz vardır ne işiniz var '' sesleriyle karşılanarak tepeye vardık. Osman ve Ramazan isminde iki genç çobanla, iki güzel insanla tanıştık.Hala yok olmamış o güzel anadolu insanının sıcaklığıyla karşıladılar bizi. Hemen bir çay demledi. Diğer taraftan Hüseyi'nin ninesinin evinden aldığımız taze köy biberi, köy domatesi, köy yumurtasıyla bir güzel menemen yapıp birlikte yedik. Tabi ardından sohbetsiz türküsüz olur mu hiç ? Devamında o güzel türkülerle, şiirlerle çok güzel vakit geçirdik. Artık ayrılık vakti gelmişti. Tanışıp hala konuştuğumuz o güzel insanlarla vedalaşıp tekrar köye doğru yola çıktık. Tepeden inerken hafif yağan o güzel yağmur, ardından çıkan güneşle oluşan o eşsiz gökkuşağı adeta bizi manzaraya  ayrı bir güzellik katarak uğurlama çabasında gibiydi.Zaten o yükseklikten uçsuz bucaksız ovaları, Emirdağlarını seyretmek tarif edilemez bir güzellikti. Hayatımda yaşadığım en güzel günlerden, yaptığımız en güzel doğa gezilerinden biriydi.
























30 Temmuz 2013 Salı

26 Mayıs Köse kalfa'da Bir Günlük Çadır Kampı

Köse kalfa Tavşanlı'ya yaklaşık 15 km mesafede bir doğa alanı.İlkokulda okul bizi her sene buraya pikniğe getirirdi.Ben de hem yıllardır gitmediğim bu güzel yeri hem tekrar görmek hem yeni aldığım çadırımla ilk kampımı yapmak için heyecanla yola koyuldum. Yaklaşık iki buçuk saat aralıksız yürüyerek ulaştım.Aslında bu kadar beklemiyordum.Yolda buraya benzer kamp yapılabilecek güzel yerler çoktu.Ancak rotamı Köse kalfa olarak belirlediğimden vazgeçmek istemedim.Biraz yoruldum ama gerçekten değdi.Beni üzen tek şey pikniğe gelenlerin o civardaki alanları temiz bırakmayışıydı.O gün gerçekten güzel geçti.Sabaha karşı özellikle çiğ düşmesiyle birlikte hava epey soğudu.Bu civarda kamp yaparken her ne olursa olsun daha tedarikli olmam için güzel bir tecrübe oldu. İlk kampım olması bakımından da önemliydi.




Yürümeye devam...



Yol üstündeki mağaralar...
                                        Tabela göründü:)


                                               
                                                      Köse Kalfa Hazretleri'nin türbesi...

                                                              İlk misafir..:)
                                           
                                                            Çadırımı kurdum..



                                 Dolunay kendini göstermeye başlıyor...

                                       Yemeği yemişken, çay içmeden olmaz tabi :)


                          Ormanın eşsiz güzelliği...




                                          Dönüş zamanı...

26 Temmuz 2013 Cuma

12-15 Haziran Çıralı-Olympos Turu

Sabah 4.00 gibi Göynük'den kahvaltı yapmadan yola çıktık. Ateş yakmak yasak olduğu için çay demleyemedik ve yolda bi yerde yaparız düşüncesiyle yola çıktık.Zamam kaybetmememiz gerekiyordu. Çünkü güneş sıcağını hissettirmeden epey yol katetmemiz lazımdı. Yaklaşık 5 saat pedal çevirdik . Ufak bir su molasının ardından devam ettik yolumuza. 2500 m irtifadaki Bey dağlarını çıkmaya başlayacakken mola verdik. Baya yorulmuştuk ve enerjimiz de tükenmişti. Henüz kahvaltı da yapmamıştık. Yaklaşık 1 saat mola verip çıkmaya başladık Bey Dağlarını. Yaklaşık 2 saat daha pedal çevirip son durağımız olan Çıralı mevkiine ulaştık.Gerçekten tabela sıkıntısı çektik diyebilirim.Çünkü epey tabela eksikliği var. Zaman zaman etraftakilere sorduk. Yardımcı olanlarda oldu.Yolu olabildiğinden daha fazla söyleyenlerde.Aslında bu duruma düşmemek için en güvenilir olan teknolojinin günümüzdeki en büyük faydalarından navigasyon. Çıralıya vardığımızda gerçekten çok yorulmuştuk. O gün 9 saate yakın pedal çevirmiştik. Olympos ve Çıralı'da iki gün kalıp harika bir kamp geçirerek Antalya'ya dönüş yaptık.Dönüşümüz baya rahattı. Çünkü çıktığımız o kadar çok rampayı artık sallanarak inmiştik.  Bahsedildiği kadar da rampa varmış. Ama doğanın o eşsiz güzelliği buna değdiğini bir kez daha gösterdi.


         Bey dağlarına çıkmadan verdiğimiz kahvaltı molası...







        Ekmeğimizi yapıyoruz...




     Ekmeğimiz pişiyor..
Bitkinin özünü yiyen dağ keçileri.Hüseyin'i baya sevdiler.

     Ekmeğimiz hazır...


    Etraf çok pisti ne yazık ki. Yol üstü çeşmesi olduğundan olsa gerek gelen çok olmuş ve umursamadan etrafa çöpler atılmış.
           Bey dağlarının zirvelerinde buz gibi su molası..

   Az kaldı...
     Çıralıdayız...






     Biraz dinlenip yanartaşları görmeye gittik...




Tepeye tırmanış zamanı...


           Ve gerçekten inanması güç olan yanartaşlar...Farklı bir kokusu var.

      Aklınıza gelmiştir eminim sizinde. Su döktük bir süre sonra tekrar yanmaya başladı :)









     Cennet vatanımın güzelliği...






     Olympos'da su Antalya'ya göre daha durgun ve sıcaklığı gayet güzel...


    Olympos tepeleri...

     Yandık epey ama olcak o kadar :)
     Sahil turu...








     Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Denizin tam karşısında ve çok yakın. Köpük gibi,yosunlu su


Caretta Carettalar için koruma alanı
   

 Sabah 4'e doğru dönüş başladı.


     Her inişin bir de yokuşu var tabi 7 km'lik yokuş çıkıyoruz.sonrası rahat artık :)

     Ağaçtaki mantarlar.Hüseyin güzel yakaladı





     Yolda takılan bizle beraber bir süre koşan,yalnız bırakmayan dostlar:) Korkmazsanız bir süre sonra bırakacaktır zaten





     Maden suyu molası.Mineral ihtiyacımızı gideriyoruz.


                Hava sıcak,su molası..

    Antalya'nın dağları gerçekten çok heybetli...

    Antalya'ya geldik sayılır..
Eve geldik.Hüseyin'in yorgun bakışları :)

  Bir kampın sonuna geldik.Harika bir kamptı.Zaman zaman zorlandık acıktık susadık.Ama en güzel şekilde doğa bize bunun karşılığını verdi Yeni böcek türleri,farklı bitkiler gördük.Birlikte müthiş kamp geçirdiğim dostum Hüseyin Yılmaz'a tekrar teşekkür ediyorum. Antalya gerçekten kamp için güzergahınızı güzel belirlediğinizde harika bir yer.